Theodor Herzl, Filistin'e Yahudilerin yerleşmesi için II.Abdülhamit'i ikna etmek üzere 1896 ile 1902 yılları arasında İstanbul'a beş sefer yaptı. Herzl, İstanbul'a gelmeden önce ön hazırlıklar içine girdi ve II.Abdülhamit'e, yurtlarının sınırını;
"Kuzeyde Kapadokya Dağlarından, güneyde Süveyş Kanalına kadar olan alanı kapsamalıdır, Davud ve Süleyman'ın Filistin'i olmalıdır"
diye beyan etti. Bu sınırlar, Kitab-ı Mukaddes'te çizildiği iddia edilen Filistin coğrafyasıdır. Herzl, çok zor durumda olan Osmanlı maliyesinin bu topraklar karşılığında düzeltilmesi teklifini de getirdi.
Fakat Herzl, II.Abdülhamit ile görüşmelerinde herhangi bir sonuç alamamış ve Abdülhamit, Polonyalı soylu Kont Philipp de Newlinsky vasıtasıyla Herzl'e gönderdiği şu cevapla Herzl'in bu isteklerini sonlandırmıştır:
"Eğer Bay Herzl senin bana arkadaşım olduğun gibi bir arkadaşın ise, ona nasihat et, bu konuda bir diğer adım atmasın. Ben bir karış bile olsa toprak satamam. Zira bu vatan bana ait değil, milletime aittir. Benim milletim bu imparatorluğu savaşta kanlarını dökerek kazanmışlar. Onu kanlarıyla verimli kılmışlar. Bu toprak bizden sökülüp alınmadan evvel, biz onu tekrar kanlarımızla sularız. Benim Suriye ve Filistin alaylarının efradı birer birer Plevne'de şehit düşmüşlerdir. Onlardan bir tanesi dahi dönmemek üzere muharebe meydanlarında canlarını vermişlerdir.
Türk İmparatorluğu bana ait değildir. Türk milletine aittir. Ben onun hiçbir parçasını veremem. Bırakalım Yahudiler milyonlarını saklasınlar. Benim imparatorluğum parçalandığı zaman, onlar Filistin'i hiç karşılıksız ele geçirebilirler. Fakat bizim yalnız cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlı bir vücut üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade edemem."
Sultan II.Abdülhamit, bununla kalmamış, Yahudileri Filistin'e yerleştirmemek için çeşitli tedbirler almış ve hatta toprak almalarını engelleyici kanun çıkarmıştır.
Herzl anılarında; "Siyonizmin amacına ulaşması için Osmanlı'nın dağılmasını beklemeliyiz." diye yazmıştır.